DİLEYEN ÖĞÜT ALIR

Dileyen öğüt alır.

Sürekli hata yapan insanlara baktığımızda acaba öğüt vereni, yol göstereni mi olmadı diyoruz genç olduğunu görünce. çünkü gençlik tecrübesizlikle eş değerdir çogu zaman. (kimse bu düşünceyi bir çırpıda çöpe atamaz.) Ama hatalarını yineleyen birine bakış açımız değişebiliyor. kişi öğüt alma arzusunu zerre kadar bünyesinde taşımaya niyetli değilse durum kötü!

Doğruya yöneltmek, doğruyu işaret etmek ve bireyin bu doğru içerisinde eylemlerde bulunmasını desteklemek eğitimin önemli noktalarıdır. Bunları öğrenebilmesi temel amaçtır. Bazen bizler '' bu yaşa gelmişim  ne eğitimi ne tavsiyesi !'' diyebiliyoruz. Ama bu durum öyle değil zannımca. Çünkü istersek 70 yaşına gelmiş olalım bazı davranışları, olayları hayatımızda tecrübe etmedik, bunun için bir tavsiyeye, bir yönlendirmeye ihtiyacımız olabilir.  toplumumuzda veya dünyada olgunluk yaşı olarak tanımlayacağımız bir yaşagelmiş olsak da bu bizim artık hatalardan berî olduğumuz, olacağımız anlamını taşımaz. İnsan hayatının diğer dönemlerine nazaran daha tetik daha tecrübeli daha mantıklı olsada... Esasen insanı öldüren, kemâle ulaşma yolundan alıkoyan da bu ''oldum'' düşüncesidir.

''Hayat okuldan mı ibaret?!'' yahut ''bırakın da bazı şeyleri yaşayarak öğrenelim, sonuçlarını yaşayarak görelim!'' ''bizim de aklımız var.'' çıkışları olan çocuklarımız ,

''Ne okulu ne eğitimi ne öğüdü hocam!'' problemlerimiz...
bu sitemin, yalnızca bir kısmına katılınabilir. Doğru hayat bu gelip gittiğimiz A lisesi, B üniveritesinden ibaret değil. Ama bunlarda hayattan müstesna zamanlar değil.
Ve diğer bir hevesimiz olan ''bırakın da bazı şeyleri yaşayarak öğrenelim, sonucu neyse katlanırız'' diye sesimizi yükselttiğimiz günlerden geriye vaktinden erken ağaran saçlar, sonucu bağıra bağıra gelen elim vakalar, sinir stres hastası insanlar ve hayatında güzel günleri dahi düşleyemeyecek bıkmış insanlar kalır.

Söylemek istediğim şu: bazı olayları insanlar önceden tecrübe etmişler. Acısını çekmiş yarasını yaşamışlar. Öyle yanmıışlar ki artık başkası böyle yanmasın diye tek söyledikleri öğütleri kalmış bize miras. Bu zamana kadar pek çok defa aynı konular tecrübe edilmiş. Hep sonucu hüsran olmuş belli olayların. Israrla başka sonuç alacakmış gibi bir de bizim tarafımızdan yinelenmesi doğru değil. Böyle efelenmek de doğru değil. O yüzden diyorum ki öğüt almak lazım. hayatımızda doğruyu işaret edecek insanların olması bizim yararımızadır. Bazen kibir ağır basar. Ama bilmeli ki kibir kişinin kendini kendi eliyle yok etmesinden ve üstüne de kendini haklı görmesinden başka bir duygu değildir. Tutulacak yolların en zararlısıdır.

Zaten öğüt almak, öğüt dinliyor olmak iradenin yok sayılması demek değilidr.  Yahut bazı şeylere cesaret edememek veya korkaklık da değildir. Bunu böyle değerlendirmek, lanse etmek de hem yanlışı destekleyip hem doğruyu alçaltmaya çalışmak bilinçsizliktir.
Asıl irade ve aklın varlığı burada ortaya çıkmalıdır. Heves, haz peşinde koşup nefsin isteğine göre iş tutmaktır asıl iradesizlik.

Bu mesele böylece uzar gider. Nacizane tavsiyem ağzımızdan çıkana dikkat etmemiz ve ehli takva büyüklerimizin sözlerine dikkat etmemizdir. Kuran en büyük nasihatçidir. Ona uyurak Sorumluluklarımiza sarılıp hevâ ve hevese sırt çevirmeliyiz. Bolca okumalı ahlak sahibi bireyler olmak icin çabalamalıyız.

Kainatta da öğüt boldur. Dileyen kimse onda öğüt bulur. Ve ayrıca Kitaplar da pek çok insanın yapamadığı dostluğu yapar sana.

Malayağniyle çok konuşan çenelerin meclisinden uzak kalmanız , ehli takva büyüklerle karşılaşmamız temennisiyle..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin

ABDURRAHİM KARAKOÇ

SU SAVAŞLARI/ TRT BELGESEL