SU SAVAŞLARI/ TRT BELGESEL
SU SAVAŞLARI
''Su; dünyadaki hayatın devamı için yegâne kaynaktır. Dünya herkes için adil bir yer değil. Dünyada 844 milyon insan, suya doğrudan ulaşamıyor. Maalesef dünyanın birçok ülkesinde insanların suya erişimi inanılmaz zorlu şartlarda ve çok yetersiz. İnsanların, özellikle de kadın ve çocukların hayatları su yolunda geçiyor.İşte TRT Belgesel’in yeni belgeseli Su Savaşları bu hayatları değiştirmek için yola çıkıyor. Dünyanın birçok farklı ülkesinde, adını bile duymadığımız köylerde, insanlarla suyu buluşturuyorlar. Onlara sadece su değil, dolaylı olarak bir gelecek, eğitim, bambaşka bir hayat veriyorlar.Türkiye belgeselciliğinde yine bir ilke imza atıyorlar. Çağlar Demirkapı ve Hakan Girginer’den oluşan Su Savaşçıları, değişim için harekete geçiyorlar. Çağlar ve Hakan insanların suya doğrudan erişimini sağlarken bize bambaşka kültürlere, bambaşka hayatlara şahitlik etme fırsatı veriyorlar.Su Savaşları’nda ilk durak Nijer. Fatma ile bambaşka bir dünyaya adım atacağız. Belki de ilk kez; sahip olduğumuz, bizim için sıradan imkanların başka bir ülkede, başka bir insan için ne büyük lüks, nasıl bulunmaz bir nimet olduğunu fark edeceğiz.''
Suyu arama, bulma, teknik malzemelerin kısıtlılıkları arasında gerekli malzemeleri alma, bazen malzeme olmadığı için kendileri ellerindeki malzemelerle basit aletler üretip bir an dahi bu insanlar için zaman kaybı olmaması için hemen işe koyulmaları, bazen ellerindeki tüm malzemenin yetip yetmeyeceğine dair telaşla baş etmelerinin arasında su aradıkları köyden birilerinin sofralarına konuk oldukları dakikalarda insan mükemmel duygulara şahit olabiliyor. O sofralara misafir oldukları anlar ve köylülerin misafirleriyle olan kaynaşması beni çok mutlu etti. Büyük bir lezzet verdi.
O paylaştıkça eksilmeyen ve lezzetlenen sofralara katılmak... Aynı dil konuşmamaya rağmen çok güzel vakit geçirebilmek... İlk defa aynı sofraya oturmaya rağmen çok samimi olmak... Şık masalara gerek olmadan değerli hissettirebilmek... Sofralardaki rızıkların bizlerin sofralarından çok kısıtlı olmasına rağmen Allah adını ve şükrü hiç unutmadan başlamak ve bitirmek... İşte kısa bir bölümde tüm bu erdemleri sergileyen insanları TV den de olsa tanımak, varlıklarına şahit olmak, bilmek gerçekten çok güzel.
Çağlar ve Hakan abinin bu topraklara bir şeyler verebilmek için gitmesi, bu insanların problemlerine çare olması gibi, bu yerlerdeki kadınların ve çocukların sorumlulukları da dikkat çekerken bu insanların sorumluluklarıyla başa çıkma kudretleri de takdire şayan bir durum. Özellikle çocukların saatlerce süren bir yerden bir kap su getirme görevlerini üstlenmeleri, kız çocuklarının sağlıksız su yüzünden ölen büyüklerinden sonra evi çevirme durumunda olmaları... Çocukların görev paylaşımı içerisinde suyu getirmeye ayırdıkları zamanın eğitime ayrılabilmesi de yine suyun köylerine gelebilmesine bağlı.
Suyun gerçekten ''hayat'' olduğunu belgesel net bir şekilde kavratıyor.
Zor, sıkıntılı ve yokluk içindeki bir yaşama karşı bir annenin şu sözünden etkilenmemek ve hayranlık duymamak da mümkün mü acaba?
''Yuvasını seven bir kadın için tahammül edilemeyecek bir zorluk, katlanılmayacak bir fedakarlık yoktur.''
...
Dünya sağlık örgütünün belirlediği sağlıklı su ölçülerinden kat ve kat fazla oranlarda kötü olan su buralardaki insanlara ölüm getirmiş. Çocuklarının, büyüklerinin ölümlerini görmüşler. Sağlıksız su buralara uzuv kayıpları, engelli çocuk doğumları ve bir çok hastalık getirmiş. Bu sorunlar içerisindeki insanlara, kardeşlerimize el uzatan ise sadece güzel yürekli insanlar, sadece ellerindekilere göz dikip sömürüp gitmeyle işleri olmayanlar!
Yalnızca bir yolla ayrılan lüks oteller ve diğer tarafta baraka gibi evlerde yaşayan insanlar... otellerde temiz suya anında ulaşabilen turistler, hemen yolun ardında temiz suya ulaşamayıp yokluk savaşı veren yerliler... Böyle bir duruma öfkelenmemek ve aynı zamanda üzülmemek mümkün mü?
Buradaki bazı yerlerde su yok değil! Nehirler, yeşillikle dolu yol kenarları.. Ama suya ulaşabilecekleri teknolojileri yok. Çünkü buralara gelenler hep almışlar, hep sömürmüşler... Onlarsa en zor durumlarda yaşamaya çabalıyorlar.
...
Ne kadar anlatmaya çalışılsa eksik kalacaktır. Kültür farklarına rağmen bir arada yaşayanları, bu topraklardakilerin yaşamlarını, imkanlarını, umutlarını, suya kavuştuklarındaki sevinçlerini; Çağlar abi ve Hakan abinin çabalarını, heyecanlarını, birbiriyle olan iletişimlerini, uyumlarını görebilmek için izlemeyi tavsiye ederim.
Her ne kadar okumayacak olsalar da Hakan ve Çağlar abiye ve onun gibi güzel yürekli insanlara çok teşekkür ediyorum. İyi ki varlar.
Yorumlar
Yorum Gönder