ISTIRAPLAR KARŞISINDA BİZ


Bir varmış bir yokmuş ile başlayan masalları sevmemizin sebeplerin biri de sanırım onların mutlu sonla bitecek olmasına olan inancımız.
Bir yanda kötüler kendilerine çizdikleri kötülüklerle dolu yolculuklarını sürdürürken, diğer tarafta iyiler şeklinde tarif ettiğimiz kahramanlar yolculuklarına devam eder. Nihayetinde ne olursa olsun, neler yaşanırsa yaşansın iyilerin kazanacağı bir son vardır.   -Sonsuz mutlu bir son!- Bu yüzden iyi olmak isteriz.  
Bu masallarla büyüyen çocuklardan bazıları hep iyi olmak için uğraştı. Lakin onların yolculukları kaba bir bakışla söyleyecek olursak hiç kazançla bitmedi. Mesela prensesiyle sonsuza kadar kadar mutlu yaşayamadı, büyücünün kulesindeki hapsinden kurtulamadı, sevdiğini bir öpücükle kurtaramadı… 

İnsanlar bu tarz şeylerin masal olduğunu elbette biliyorlar. ''onlar sadece masallarda olur!'' demeleriyle masallara ehemmiyet verilmemesi gerektiğini de. Ama yine de bu masalların yankısının zihinlerinde devam ettiğini görebiliriz. Şöyle ki, çocukluğumuzda taze bir beyinle öğrendiğimiz bu masallardaki iyilerin ulaştıkları sonsuz mutlu sona burada ulaşma arzusu yer ediyor aklımızın bir köşesinde. Bizde böyle sonuçlanmasını istediğimiz hayatımızda iyi bir kahraman olmak için çabalıyoruz. Ama bildiğiniz gibi ne bir kahraman olmayı başarabiliyoruz ne de sonsuz bir mutluluğa erişebiliyoruz.

Süreç böylece sürüp giderken bizim gerçek hayat kahramanımız yoruluyor, bıkıyor. o ne yapsın iyilik etmiş kötülük bulmuş. Çabalamış ama cadının kazanmasını bir türlü engelleyememiş. Hani bize söylerler ya '' iyi oldun da ne oldu?'' ya da  ''biraz acımasız olmalısın, öncesinde birkaç can yakmalısın ki saygı göresin, biraz burnunu sürtmelisin ki senden vazgeçmesin...'' gibi bir dizi söylemle karşılaşmış.
Olmuyor, işler yoluna girmiyor bir türlü. O da bakıyor ki işler masallardaki gibi gitmiyor. bekliyor ama iyiliğine karşı mutluluk gelmiyor. Babası da kral değil, malum problem! E bir de burada hakka riayet etmeyenler gemisini yürütebiliyor. E ne yapsın şimdi? İyi olmak yaşamında hep somut kazançlar elde etmek şeklinde algılanmış. E ne yapsın şimdi? çıkış olarak ta yukarıda sunulanlar var.  bir çelişki de kalıyor. Bu sıkıntılı durumda bakıyor ki ona sundukları çözüm geliyor aklına ve bir tutam kötü olmalı diyor. Diyor ve esas kaybetmeye o an başlıyor insan. 

Böyle bir süreci yaşayabiliyor insan hayatında. o zaman iyiliğe, doğruya anında mükemmel karşılık verilen hikayelere küçükken içimizde iyiye, doğruya uyandırdığı o hayalimsi meyilden dolayı teşekkür edip biraz daha doğru biraz daha gerçek olan fikirlere, rehberlere bakmaya bunlarla aklımızı ve kalbimizi şekillendirmeye yönelmeye ne dersiniz?

O zaman mutlu sonlanamayan hikayelerinden bıkmış usanmış iyi yüreklerin bir de iyiden güzelden, saftan temizden ayrılışına -ki en büyük ve vurucu kaybı burada kendine bizzat kendi yapmadan-  şahit olmadan onlara iyiyi bizzat kendisi iyi olduğundan, doğruyu sahiplenişinin bizzat doğrunun o olmasıyla, okumanın bizzat kendisinin sevilmeye liyakatiyle, sevebilmenin bizzat kendinde barındırdığı lezzetiyle sevilmeye layık olduğunun, üretmenin, çalışkanlığın, karşındakini düşünmenin bizzat kendi sahip olduğu anlamdan olması gerektiğinin anlatılması lazım.

Önce kendi özümüze sonra kendi iç derinliğimizden, kendi iç tecrübemizden aldığımız güçle insanlarımıza anlatmamız lazım. 

Bir şeyler için çalışıp çabalayıp emek verdikten sonra onun nihayetindeki sonuca ulaşmak için istek beslemek yanlıştır demek değil benim demek istediğim. Adım başı karşılık bekleyen bizler bu insafsız eylemimiz ve düşünce tarzımızla kendimizi/toplumumuzu ateşe vermekten başka bir şey yapmıyoruz. Benim bu insafsızlığımızın karşısındaki çarem budur: özden bir anlamlandırmayla bilinçlenmek.

O zaman mutlu sonlanamayan hikayelerinden bıkmış usanmış iyi yüreklerin öfkelerinden iyiliğe güzelliğe sırt çevirmek için kılıç kuşanmaması temennisiyle...  

O zaman dostumuzun şuurlu, samimi, doğrunun safında sebat kılan gönül insanları olması temennisiyle...

O zaman can tenden gidinceye kadar doğru yolda kalmak temennisiyle... İstediğimiz sonsuz mutlu sonu burada yaşayamasak dahi... 

O kavuşmalı sonsuz mutlu sonu, hüznün olmadığı bir diyarda yaşamak ümidiyle...

S. Solakoğlu
04.09.19 
20:35




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem Ki Nemsin

ABDURRAHİM KARAKOÇ

SU SAVAŞLARI/ TRT BELGESEL